ULUSLAR ARASI KAFKAS ARISI ÇALIŞTAYI
BİLDİRİ ÖZETLERİ
Tarım Bakanlığı, Arıcılıkla ilgili notlar
Hüseyin VELİOĞLU1, Melda KÖKSAL2
1Tarımsal Üretim Geliştirme Genel Müdürü
2Arıcılık Şubesi Müdürü
Türkiye’de arıcılık sektörü toplam 4 milyon koloni ve 150.000 sabit 40.000 gezginci arıcı ile devam etmektedir. 74 bin ton bal ve 4 bin ton balmumu üretilmiştir. Ortalama bal üretimi kovan başına 16-17 kg dır. Bu rakamlarla Türkiye dünya sıralamasında 4. durumdadır.
Bakanlığımız arıcılıkta üretimi arttımak için her yıl arıcılık kursları düzenlemektedir. Şu ana kadar 130 işletme ana arı üretim izni ve 2 şirket ise damızlık ana arı üretim izni almıştır. Üretilen ana arı miktarı 230.000’dır. 1000 arıcı ana arı üretmek için sertifika almıştır.
2002’de “Ülkesel Arıcılık Projesi” endemik lokal genotiplerin ve hibridlerinin çalışması başlatılmştır. Damızlık ana arılar üç bölgede üretilmeye başlanmıştır. Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Ardahan Üretim İstasyonu ve Ordu Üretim İstasyonu. Çalışmalar hala devam etmektedir. 2002 yılına kadar 74 ilde Arıcılar Birliği kurulması tamamlanmıştır.
2003 yılında Merkez Arıcılar Birliği kurulmuş ve 22.000 kayıtlı üyesi bulunmaktadır. Finansal teşvikler ile 2003 yılında üretim artmaya başlamış ve hala artış devam etmektedir. Devlet tarafından yapılan bu teşvikler ana arı, bombus arısı ve süzme bala verilmektedir.
TÜRKIYE’DE ANA ARI ÜRETİMİ VE TEMA VAKFININ ANA ARI ÜRETIM ÇALIŞMALARI
Ahmet İNCİ
Zir. Mühendisi, TEMA Vakfı, Arıcılık Danışmanı
Türkiye’de 4.5 milyon koloni, 38.000 arıcı, 70.000 ton bal üretimi vardır. Mevcut kolonilerin en az yarısı gezginci arıcıların elindedir. Koloni başına bal üretimi 17. kg dır. Bu verim olması gerekenden azdır. Verimi artırmanın unsurlarından birisi ana arı üretimini ve kullanımını yaygınlaştırmaktır. Ancak üretilen 200.000 civarındaki ana arı ihtiyacın sadece 1/10 oranındadır. Ayrıca üretilen ana arıların kaliteleri tartışılmaktadır. Türkiye’de varlığı bilinen beş ayrı ırkın arıları 50 yıldan beri yapılmakta olan gezginci arıcılık nedeni ile melezleşmişler ve verimsizleşmişlerdir.
TEMA Vakfı 260.000 üyesi olan ( STK ) gönüllü bir kuruluştur. TEMA Vakfı “Artvin Borçka Camili Havzası Doğal Varlıkları Koruma Amaçlı Kırsal Kalkınma Projesi”ni 1998 yılında uygulamaya koymuştur. Bu projenin ana faaliyeti; Kafkas Arısının izolasyonu, seleksiyonu, ıslahı, Kafkas ana arılarının üretimi ve bal üreticilerinin kullanımına verilmesi çalışmalarıdır.
Camili havzası arı florası ve diğer doğal varlıklar yönünden çok zengindir. Yol şartlarının zorluğu askeri bölgede olması nedeni ile vadiye dışardan arı girişi olmamış, Kafkas Arısı melezleşmeden saf olarak kalabilmiştir. Ancak arıcılık teknikleri sadece son 5-6 yıldır uygulanmaktadır. Ekonomik zorluklardan dolayı bölge göç vermekte işsizlik bölgenin en önemli sorununu oluşturmaktadır.
Kafkas ırkı ana arıların üretimi için gençler eğitilmekte, kendilerine koloni ve çiftleştirme kutuları verilmekte sözleşmeli olarak ana arı üretmeleri sağlanmaktadır. Macahel Arıcılık. A.Ş bir TEMA iştirakidir. TEMA adına eğitimi, üretimi, kalite kontrolu, organizasyonu ve pazarlamayı sağlamaktadır. 2005 yılında Avrupa Birliği’nden alınan kaynakla eğitim yaygınlaştırılmış, Artvin çevresinde de üretim yaptırılmaktadır.
Camili Havzası’nda üretilen ana arılar izolasyondan dolayı saf olmakta, Artvin’de üretilenlerin saflığı garanti edilememektedir. Deneyimli üreticiler yılda koloni başına 40-50 Ana Arı üretebilmektedirler. 25- 30 koloni ile çalışanlar yılda 1000 adet çiftleşmiş Ana Arı üretebilmektedir. 2005 yılında Camili Havzası’nda 4500 Saf Kafkas Ana Arı, Artvin’de 13.500 Artvin melezi Ana arı üretilmiştir. 2006 yılında Camili’de 7.500, Artvin’de 22.500 ana arı üretimi beklenmektedir. Saf Kafkas Ana Arılar kendi ana arısını üreten bal üreticilerine verilmektedir. Bu yöntem Türkiye de Ana Arı üretimini yaygınlaştırmanın en kolay yoludur. Bal üreticilerinin kendi arılıklarında üretilen ana arılar yeteri erkek arı bulabildikleri için döllenme problemi yaşanmamaktadır. Artvin melezi ana arılar doğrudan bal üretim kolonilerine verilmektedir.
Önümüzdeki beş yıl içinde ana arı üretiminde 250.000’e, ulaşılacaktır. Böylece yaklaşık 500 aile doğdukları yerlerde iş imkanına kavuşturulacak, üretici yapılacaktır. Üretilen ana arılarda Türkiye genelinde kolonilerin veriminin artmasına katkıda bulunacaktır.
CAMİLİ YÖRESİ KAFKAS ARILARI BİLİMSEL RAPORU
Meral KENCE1, Aykut KENCE1, İrfan KANDEMİR2
1Biyoloji Bölümü, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara Türkiye
2Biyoloji Bölümü, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, Zonguldak Türkiye
Camili yöresi Kafkas arıları hakkında hazırlanan bu rapor VHAG 1077 nolu TÜBİTAK projesi çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Artvin-Camili’nin çeşitli köylerinden alınan 116 balarısı örneğinde morfometrik ve elektroforetik analizler yapılmıştır. Bu projenin sonuçlarına göre kafkas balarıları diğer balarılarına göre daha iri ve vücut daha koyu renklidir. Morfometrik ölçümler daha önce Ruttner (1988)’in bu arı ırkı için belirttiği özellikler ile uyumluluk göstermiştir. Kübital indeks değeri bakımından (2.16) Kafkas arıları için verilen değer ile aynıdır. Elektroforetik analizler sonucunda ise bu arılara belirteç olabilecek bir (Esteraz) enzim sistemi tespit edilmiştir. Esteraz enzim sistemi bu yöredeki arıların tamamında varyasyon içermemektedir. Bu bölgedeki arılar Kafkas arısı özellikleri taşımakta ve yörenin jeolojik ve topoğrafik yapısı nedeniyle izole olduğundan dolayı korunarak kalabilmektedir. Bu nedenden dolayı bu yörede izole ve korunarak kalmış bir Kafkas arısı gen havuzu bulunmaktadır.
ARTVİN VE ARDAHAN YÖRESİ BALARILARI (APIS MELLIFERA L.)’NİN BAZI MORFOLOJİK ÖZELLİKLER YÖNÜNDEN İLİŞKİLERİNİN BELİRLENMESİ
Ahmet GÜLER1, Ethem AKYOL2, Mustafa GÖKÇE3, Osman KAFTANOĞLU4
1O.M.Ü., Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölümü, Samsun - TÜRKİYE
2N.Ü., Çamardı Meslek Yüksek Okulu, Niğde - TÜRKİYE
3Arıcılık Araştırma Enstitüsü, Ordu - TÜRKİYE
4Ç. Ü., Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölümü, Adana - TÜRKİYE
(Turk J Vet Anim Sci 26 (2002) 595-603 sayısında basılmıştır)
Bu çalışmada Artvin ve Ardahan illerinin genelinde yetistiriciliği yapılan bal arıları (Apis mellifera L.), morfolojik yapıları belirlenmek ve tanımlanmak amacıyla incelenmişlerdir. Bu amaçla 1995, 1998 ve 1999 temmuz aylarında Ardahan ilinin 3 (Ardahan-Merkez, Posof-Yeniköy, Posof-Süngülü) ve Artvin ilinin 5 farklı (Hamurlu, Kaşıkçı, Şavşat-Kocabey, Muratlı ve Borçka-Camili) bölgesinden olmak üzere, 8 ayrı arılıktan toplam 84 isçi arı örneği alınmıştır. Her örnekte 20 arıda olmak üzere 19 morfolojik karakterin biyometrik ölçümleri yapılmıştır. Lokal bölgelerin diskriminantında bu iki il sınırları içerisinde dağılım gösteren arı populasyonunun dördüncü tergit genişliği (T4) ile cubital a damar uzunluğu (a) karakterlerince bölgeler arasında varyasyon olmadığı, diğer karakterler yönünden ise farklı önem düzeylerinde varyasyon olduğu saptanmıştır. Yedi diskriminant fonksiyonu analize girmiş ve ilk üç diskriminant fonksiyonunun toplam varyansın %84.1’i düzeyinde ayırım sağladığı belirlenmiştir. Sınıflandırma sonucunda Artvin Borçka Camili populasyonunu temsil eden 24, Ardahan merkez ve Ardahan Yeniköy’ü temsil eden 10’ar örnegin tümü birinci en yüksek ihtimale göre %100 düzeyinde ait oldukları gerçek gruplarda sınıflandırılmışlardır. Kanonik diskriminant fonksiyonları yardımıyla Artvin Borçka-Camili, Ardahan merkez ve Yeniköy arı populasyonlarını temsil eden örneklerin diğer populasyonlardan ayrıldıkları ve farklı küme oluşturdukları, Hamurlu, Kaşıkçı, Şavşat ve Muratlı populasyonlarının ise farklı düzeylerde iç içe girdikleri (overlapping) görülmüştür.
TÜRKİYE VE KIBRIS BALARISI POPULASYONLARINDA MİKROSATELİT ANALİZİ
Çağrı BODUR, Meral KENCE, Aykut KENCE
Biyoloji Bölümü, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara-Turkiye
Bu çalışmamızda, Türkiye’den 11 ve Kıbrıs’tan 1 balarısı (Apis mellifera) populasyonunun genetik yapısı 9 mikrosatelit lokusu kullanılarak analiz edilmiştir. Ortalama genetik çeşitliliğin 0.54 ve 0.68 arasında değiştiği bulunmuştur. İkili FST düzeyi karşılaştırılmasında, Türkiye ve Kıbrıs balarısı populasyonları arasında çok yüksek düzeyde genetik farklılıklar tespit edilmiştir. 66 populasyon karşılaştırmalarından 51’inde genetik farklılıklar istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Ruttner (1988) Orta Doğu arılarını O genetik kolunda sınıflandırmıştır. Daha sonra yapılan mtDNA çalışmaları ise aynı arı alttürlerini C genetik kolunda sınıflandırmıştır. Bu çalışmada bulunan mikrosatelit alel frekansları ve diagnostik aleller, Anadolu’daki alttürlerin özgün ve Anadolu’nun Orta Doğu balarısı alttürleri için bir genetik merkez olduğunu göstermiştir. Anadolu ve Kıbrıs’ta bulunan genetik kaynak ve farklı ekotiplerin korunması için tedbirler alınması gerekmektedir. Bunun içinde Türkiye ve Kıbrıs’a yabancı arı girişinin önlenmesi konusunda bazı önlemlerin alınması gerekmektedir. Artvin, Ardahan ve Kırklareli’deki koruma alanlarına yeni alanların da eklenmesi ve kurulması gerekmektedir.
BALARISI GENETİK KAYNAKLARI VE APIS MELLIFERA CAUCASICA’NIN CAMİLİ (ARTVİN-TÜRKİYE) BÖLGESİNDE KORUNMASI, SELEKSİYONU VE ISLAHI
İrfan KANDEMİR¹, Ahmet İNCݲ
¹Biyoloji Bölümü, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, Zonguldak
²TEMA-Arıcılık Danışmanı, İstanbul
Günümüze kadar gerek yabancı (Bodenheimer, 1941; Brother Adam, 1972; Ruttner, 1988) gerekse yerli bilim adamlarının (Kandemir ve Kence, 1995; Kandemir ve ark., 2000; Kandemir ve ark., 2006) yaptıkları çalışmalara göre Türkiye’de A. m. anatoliaca, A. m. caucasica, A. m. meda, A. m. syriaca, ve A. m. carnica arı alttürlerinin bulunduğu bildirilmiştir. Kafkas arısı (Apis mellifera caucasica) kuzey doğuda Gürcistan sınırında yayılış gösteren Türkiye’deki 5 arı ırkından birisidir. Yoğun gezginci arıcılık nedeniyle balarısı genetik kaynakları geri dönüşümü olmayan bir karışma ile karşı karşıya kalmıştır. Dolayısıyla bu genetik kaynakların kendi yayılış gösterdikleri coğrafyalarında korunması gereklidir, örneğin Camili’de Apis mellifera caucasica gibi. Kafkas arısı dünyada en verimli ıklardan birisi olup yüksek veriminden dolayı özellikle dünyanın soğuk bölgelerinde kullanılmaktadır. Gezginci arıcılık olmadığı için Camili’de Kafkas arısı saf olarak kalabilmiştir. Koruma çalışmaları bölgeye arıcıların girip çıkışı engellenerek başlamıştır. Aynı zamanda genetik yapısının ortaya çıkarılması için bilimsel araştırmalar da yürütülmüş ve bu ırka ait belirgin özelliklerin bulunması için morfometrik, izoenzimik, mitokondri DNA’sı ve mikrosatellit gibi genetik belirteçler kullanılmıştır
. Elde edilen sonuçlara göre bu bölgedeki balarısı alttürü, Apis mellifera caucasica’nın orijinal durumunu koruduğu anlaşılmıştır. Başlangıçtaki bu çalışmalar sonrasında ise ikinci basamak olarak ana arı yetiştiriciliği başlamıştır. Yöredeki kovanların izlenmesi sonucunda en verimli koloniler tespit edilmiş ve bu koloniler ana arı yetiştiriciliğinde damızlık koloniler olarak kullanılmıştır. Yöredeki arıcılar kırsal kalkınma projesi çerçevesinde eğitilmiş ve ana arı üretir hale gelmiştir. Üretilen bu ana arılarda A. m. caucasica’ nın kullanılabileceği başta Artvin ve çevresi olmak üzere uygun alanlara pazarlanmıştır. Son basamak olarak Kafkas arısı; hijyenik davranış, hastalık direnci, hırçınlık ve yüksek bal verimi açısından ıslah çalışmaları sürdürülmektedir.
Ana arı üretimi genelde; eğitilen, koloni ve çiftleştirme kutuları gibi girdiler verilen, teknik ekip tarafından izlenen ve havzada yaşayan üreticilere sözleşmeli olarak yaptırılmaktadır. Sözleşmeli Ana Arı Üretim işletmelerinde üretim unsurları ve üretim seyri aşağıdaki gibidir.
Damızlık koloniler: Damızlık koloniler Ana Arıları suni döllenmiş kolonilerdir. Ana arı üretimin de kullanılan larvalar bu kolonilerden alınır.
Başlatıcı Koloniler: Genelde 15-16 çerçeveli ana arısız kolonilerdir. Bunların en az 12 çerçevesi kapalı yavrulu, ve yoğun işçi arılıdırlar. 2-3 çerçevesi polenli ve ballıdır. Sürekli kek veya şurupla beslenirler. Bu kolonilere her gün 40-50 larva transfer edilir. Ertesi gün arı sütü ile beslenen larvalar besleyici kolonilere alınırlar.
Besleyici Koloniler: Ana arılı ancak ana arıları ızgara ile tecrit edilmiş güçlü kolonilerdir. Ana arı larvaları pupa olana kadar bu kolonilerde arı sütü ile beslenirler. Bu koloniler de kek ve şurupla sürekli beslenirler. Çiftleştirme Kutuları: Kutular tecrit özelliği olan straphordan üretilmişlerdir, bölge şartlarına göre dizayn edilmiştir. Sezon başında genç işci arılarla doldurulur ve her kutu bölmesine bir ana arı pupası konur. Çiftleştirme kutusu arılıktan 6-7 km uzaklaştırılarak uçuş deliği açılır. Arılıktan uzaklaştırma imkanı yoksa 3-4 gün kapalı tutulur. Kutular sürekli kekle beslenirler. Ana arıların çiftleşmeleri ve yumurtlamaları izlenir. Çift bölmeli kutunun bir bölmesinden ayda bir çiftleşmiş ana arı almak mümkün olmaktadır. Çekirdek koloniyi kışlatmak için kutunun iki bölmesi birleştirilir.
Çiftleştirme: Ana arıların doğal olarak çiftleşebilmeleri için çevrede yeteri yoğunlukta koloni bulunmaktadır.
Üretim: Üç dört yıl deneyimli Ana Arı üreticileri koloni başına yıllık 40-50 adet döllenmiş Ana Arı üretebilmektedir.
Suni tohumlanacak Ana arılar seleksiyon kriterlerine göre seçilmiş kolonilerden üretilirler. Ana Arılar çiftleştirme kutularında doğarlar.
Doğal çiftleşme için uçuşları çıkış deliklerine konulan ana arı ızgaraları ile önlenir. Tartılırlar, 170 mg ın altında ağırlıkta olan ana arılara suni tohumlama yapılmaz. Doğumlarını takip eden 5 veya 6. ncı günde tohumlama yapılır. Suni tohumlamaya alınacak ana arılara bir gün önce C02 verilir. Erkek arılar seleksiyon kriterlerine göre seçilmiş damızlık kolonilerden alınır. Bir ana arı için uygulanan doz 8 mm3 tür. Bir doz semen ortalama 15-20 olgun erkek arıdan alınabilmektedir. Gerektiğinde semen 15 güne kadar saklanabilmektedir. Tohumlamadan sonra ana arı baygındır. Kanadı kesilir ve markalanır. İçinde kek bulunan bir bardağın altına bırakılarak ayılması ve kek yemesi beklenir. Ayılan ana arının bardakta 25- 30 dakika uçması sağlanır. Kekli kafesle alındığı çiftleştirme kutusuna geri verilir. Genellikle tohumlamadan 6-10 gün sonra yumurtlamalar başlar. Genç anaların yumurtaları ergin işçi arı olarak gözlerden çıktıktan sonra gözlenirler. Yavru gözlemleri olumlu olan Ana arıların kaydı tutularak kullanıma verilir. Bu suni tohumlanmış ana arılarla Ana Arı üreticilerinin ihtiyacı damızlık koloniler oluşturulur.
TEMA Vakfı: Seleksiyon çalışması, Suni tohumlama, Damızlık işletmesi Üreticilerin eğitimi Üreticilerin desteklenmesi, Üretimin Organizasyonu ile Ana arıların tanıtımı ve pazarlama faaliyetlerini Macahel Arıcılık A. Ş kanalı ile yürütmektedir. Şirketin eğitim teknisyenleri, pazarlama birimi, muhasebe birimi ve sekreteryası Borçka da bulunmaktadır.
Egitim: Bölgeden işsiz gençler seçilmekte kendilerine bir ay yoğun teorik arıcılık eğitimi verilmektedir. Teorik eğitimde başarı gösterenlere iki aylık sürede de pratik yaptırılmaktadır. Pratik iş başı eğitimleri adayların köylerine şirketten günü birlik giden teknisyenler tarafından yapılmaktadır. Pratik eğitim için adaylara 10 ar koloni 20 şer adet çiftleştirme kutusu hibe olarak verilmektedir. İş başı eğitimini de başarı ile tamamlamış adaylarla üretim sözleşmeleri yapılmaktadır.
Girdi Destekleri: Eğitimi başarı ile tamamlamış olanlara hibe verilen 10 koloniye ilave olarak 10-20 koloni ve yeterince çiftleştirme kutusu daha şirketten kredi olarak verilmektedir. Bu krediyi üretici Ana arılarla şirkete geri ödemektedir. İşletmelerini büyütmek isteyenler daha fazla koloni ve çiftleştirme kutusu için Ziraat Bankası’ndan kredi almaktadırlar.
Damızlık İşletmesi: Havzanın en verimli kolonileri belirlenmiş ve bir kısmı satın alınmıştır. Bu yüksek verimli kolonilerin bazılarından Ana Arı yetiştirmek için larva alınmakta bazılarından da erkek arı alınarak suni tohumlamada kullanılmaktadır. Bu işletme Şirkete aittir. 2005 yılında 100 koloni ile çalışan bu işletme 2006 yılında 500 koloniye çıkarılmaktadır. Bu damızlık işletmesinde seleksiyon çalışmaları sürdürülmektedir. Ayrıca havzada belirlenen yüksek verimli üretici kolonilerinden de larva ve erkek arı alınarak seleksiyon tabanı geniş tutulmaktadır.
Üretimin Organizasyonu: Şirket kış ayları boyunca üreticilerle eğitim toplantıları yaparak geçen yılın değerlendirmesini ve ilerdeki yıl için projeksiyon yapmaktadır. Üreticilerle yapılan toplantılarda her üreticinin yeni yılda yaklaşık kaç ana arı üreteceği sözleşmelere bağlanmaktadır. Bu sözleşmelerin toplamı ilerideki yıl için toplam üretimi belirlemektedir. Buna göre şirket toplam girdileri temin etmekte ve teknisyenleri proğramlamaktadır.
Pazarlama: Üretim sezonu başlamadan önce toplam üretime göre şirket ana arılara pazar aramaktadır. Tanıtıcı broşürler, geziler, reklamlar konferanslar yazışmalar ve yapılan arıcı toplantıları ile ana arılar tanıtılmakta ve pazarlanmaktadır. Dağıtım, Kargo şirketleri ve otobüs firmaları ile yapılmaktadır.
Üretim: İzole havza Camili de 10 üretici, Saf Kafkas, Artvin çevresinde 30 üretici ile Artvin Melezi Kafkas Ana Arılar üretilmektedir. 2005 yılında Camili havzasında 4500 Saf Kafkas Artvin bölgesinde 13.500 Artvin melezi Ana Arı üretilmiş ve pazarlanmıştır. 2006 yılı üretiminin Camili de 10.000 Artvin’ de 25.000 olması beklenmektedir.
Üretilen ana arılarda kalite kontrol üç aşamalı olarak yapılmaktadır.
Üretim İşletmelerin de kontrol: Ana arılar üreticiler tarafında değil üreticilere servis veren teknisyenler tarafından kontrol edilerek kutulardan alınmaktadır. Larvaları pupa dönemine geçmemiş ana arılarla, yavru düzeni yeterli görülmeyen ana arılar alınmamaktadır.
Labaratuvar testleri: Sözleşmeli üretim işletmelerinden gelen ana arılar tartılmaktadırlar. 180 mg’ın altındaki ana arılar satışa verilmemektedir. Gerek görülen partilerden alınan örneklerde sperm sayımları yapılmaktadır.
Kullanıcıdan geri bilgi: Ana arıların satıldıkları arıcılara telefonla satın aldıkları ana arıların durumları sorulmaktadır. Aynı kullanıcılara sezon sonunda anket formu gönderilerek ana arılar hakkında bilgi istenmektedir.
SAF KAFKAS VE MUĞLA BAL ARILARI İLE KARŞILIKLI MELEZLERİN GEZGİNCİ ARICILIK ŞARTLARINDA PERFORMANSLARI
Ethem AKYOL1, Halil YENİNAR2, Nuray ŞAHİNLER3
1Ulukışla MYO, Niğde Üniv. Niğde,
2Ziraat Fakültesi, Sütçü Imam Üniv.. K. Maraş,
3Ziraat Fakültesi, MKU, Hatay
Bu çalışma; saf Kafkas (Apis mellifera caucasica) ve Muğla (A. mellifera anatoliaca) ekotipi bal arıları ile karşılıklı melezlerin (Kafkas♀xMuğla♂, Muğla♀xKafkas♂) gezginci arıcılık şartlarında performanslarını belirlemek amacıyla İç ve Güney Doğu Anadolu bölgeleri ile Doğu Akdeniz bölgesi sahil kuşağında yürütülmüştür.
K♀ x K♂, M♀xM♂, K♀xM♂ ve M♀xK♂ genotiplerinde ortalama; arılı çerçeve sayısı sırayla 11.6±0.4, 17.2±0.9, 11.5±0.5 ve 17.8±1.0 adet/koloni, kuluçka alanı; 3754.2±340.8, 5425.1±416.9, 3742.6±323.8 ve 5194.8±428.7 cm2/koloni ve bal verimleri; 36.3±3.5, 43.0±4.1, 33.1±3.5 ve 55.3±4.5 kg/koloni olarak belirlenmiştir. Bal verimi ile arılı çerçeve sayısı (r=0.85) ve yavru alanı (r=0.81) arasında istatistiksel olarak önemli korelasyonlar bulunmuştur.
TÜRKİYE’DE BALARISI PARAZİT VE HASTALIKLARI
Ibrahim ÇAKMAK
Uludağ Üniversitesi, Mustafakemalpaşa MYO,
M.Kemalpaşa-Bursa,Turkey
Dış parazit olan Varroa destructor ülkemizde hemen hemen bütün arılıklarda tespit edilmiş olmasına rağmen tüm kolonilerde görülmemiştir. Bu yüzden bazı bölgelerde zamanla varroa’ya karşı bir direnç gelişebileceği düşünülmektedir. Diğer taraftan trake akarı (Acarapois woodi) komşu ülkelerin çoğunda bulunmasına rağmen ülkemizde çoğu bölgelerden çok sayıda numune incelenmesine rağmen tespit edilememiştir (Çakmak ve ark. 2003, Ellis and Munn 2005).
Nosema ve amoeba hastalığı Karadeniz ve Marmara bölgelerinde genellikle diğer bölgelerden daha yoğun seyretmektedir. Nemli bölgelerde sıcaklığın değil asıl yağmur miktarının önemli bir faktör olduğu tespit edilmiştir (Aydin ve ark. 2005). Nosema cerena henüz ülkemizde tespit edilmemiştir. Yavru hastalıkları AYÇ Paenibacillus larvae larvae AvYÇ Melissococcus plutonius çok yaygın olmayıp birkaç araştırmacı tarafından rapor edilmiştir (Şimşek & Özcan 2001; Özkırım & Keskin 2002). Kireç Ascophaera apis ise ithal edilen balmumu ile ülkemize gelmiş olup tüm ülkede yaygın olarak görülmektedir.
Mum güvesi Galleria mellonella yaygın olup bazı yıllar özellikle Ege ve Akdeniz bölgesinde önemli bir sorun olabilir. Braula çok nadir görülür. Küçük kovan böceği (Aethina tumida) henüz tespit edilmemiştir. Bal arısı virüsleri konusunda yeterince bilgi bulunmamasına rağmen tüysüz siyaz sendrom Ruttner’ın (1988) daha önce belirttiği gibi Anadolu arılarında bazen yaygın olarak görülmektedir.
Ülkemizde farklı doğal bölgeler ve iklim koşulları nedeniyle balarısı önemli bir çeşitlilik göstermektedir. Bu yüzden en az 5 farklı bal arısı Apis mellifera ırkı; A.m. anatoliaca, caucasica, meda, syriaca, and carnica bulunmaktadır. Bu farklı ırklar farklı bölgelere adapte olduklarından birçok karakter bakımından (ör. büyüklük, kışlama, bal üretimi, savunmacılık, parazit ve hastalıklara direnç ve çiçek bağımlılığı gibi.) değerlendirilip farklı amaçlar için seçilebilirler (Ruttner 1988, Cakmak 1996). Ülkemizde bal arılarının bu zenginliği ıslah çalışmalarında etkili bir biçimde kullanılmamıştır. Farklı bal arısı ırkları veya ekotipleri kendi doğal bölgelerinde korunabilirse ıslah çalışmaları için hammadde olarak kullanılabilir.
Son yıllarda hijyenik davranışı, varrao’nın üremesinin baskılanması ve kaşınma davranışı gibi konular önemli bir araştırma alanı haline gelmiş ve bütün bu davranışlar dirençli arılar ile ilişkilendirilmiştir. Bazı arı ırkları, ekotipleri veya yerel populasyonları dirençli hatların veya arıların bulunması için seçilebilirler.
İTALYAN, AVUSTURYA, KAFKAS VE ANADOLU (APIS MELLIFERA L.) KRALİÇE ARILARININ BAZI BÜYÜME VE ÜREME KARAKTERİSTİKLERİ VE JUVENİL HORMONE ANALOĞUNU (METOPREN) UYGULAMASININ KRALİÇE ARI KALİTESİNE ETKİLERİ
G. BULUT1, O. KAFTANOĞLU2, M. GÖKÇE1
1Arıcılık Araştırma Enstitüsü, Ordu-Turkiye
2Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Adana-Turkiye
Bu çalışmada İtalyan (Apis mellifera ligustica), Karniol (Apis mellifera carnica), Kafkas (Apis mellifera caucasica) ve Anadolu (Apis mellifera anatoliaca) kraliçe arılarının bazı büyüme ve üreme karakteristikleri ve juvenil hormon analoğu (Metopren) uygulamasının kraliçe arı kalitesine etkisi belirlenmiştir.
İtalyan, Karniol, Kafkas ve Anadolu kraliçe arı aşılamaları, sırası ile %82.5, %63, %63, %78.1 olarak; kapalı kraliçe gözü uzunluğu sırası ile 24.4±0.3mm, 24.9±0.4mm, 24.6±0.5mm, 24.8±0.4mm olarak; kapalı kraliçe gözü çapı 11.3±0.1mm, 11.4±0.1mm, 11.5±0.2mm, 11.5±0.1mm olarak; doğumda kraliçe arı ağırlığı sırasi ile 196.3±2.3mg, 223.6±2.9mg, 204.4±3.1mg, 204.9±2.5mg olarak; spermateka çapı sırası ile 1.16±0.01mm, 1.15±0.01mm, 1.19±0.01mm, 1.20±0.01mm olarak, ve spermateka da bulunan spermatozoa sayısı sırası ile 3.820±0.520 milyon, 4.466±0.520 milyon, 4.320±0.520 milyon, 4.830±0.520 milyon olarak tespit edilmiştir.
Metopren (0,05 mg/larva) uygulaması kraliçe arı ağırlığını arttırmıştır; Fakat yüksek larva ölümüne neden olmuştur. Metopren çözücüsü olarak kullanılan Aseton da yüksek larva ölümüne sebep olmuştur. Aseton ve asetonda çözülmüş metoprenin (0,05 mg/larva) kraliçe yetiştiriciliğinde kullanılmamalıdır.
TÜRKİYE, BREZİLYA VE JAPONYA’DA 17 FARKLI LOKASYONDAN TOPLANAN PROPOLİS ÖRNEKLERİNİN GC-MS İLE ANALİZİ
Kadriye SORKUN, Ömür GENÇAY, Bekir SALİH
Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü,
06532 Beytepe-Ankara, Türkiye,
Çalışmanın amacı Türkiye’nin farklı bölgelerinden toplanan bazı Türkiye propolislerinin kimyasal içeriğini göstermektir. Türkiye propolislerinin organik bileşenlerin varyasyonu ve içeriği Brezilya ve Japon propolis örnekleri ile karşılaştırılmıştır. Türkiye’den üç farklı fito-coğrafik bölgeden 12 örnek (Anzer-Rize, Bartın-Sinop, Gümüşhane, Mamak-Ankara, Kazan-Ankara, Kemaliye-Erzincan, Mersin, Muğla, Orhangazi-Bursa, Tahtaköprü-Bursa, Trabzon, Yalova), Brezilya’dan 4 örnek (Paranagreen-Brazil, Ultra Green-Brazil, Super Green-Brazil, Brown-Brazil) ve Japonya’dan 1 örnek olmak üzere toplam 17 farklı lokasyondan propolis örnekleri toplanmıştır. Türkiye’den örnekler 2003 yılında, diğer örnekler ise 2001 yılında toplanmıştır. Propolis etil alkol çözeltileri hazırlanarak GC-MS ile kimyasal analizleri yapılmıştır. Analiz sonucunda Türkiye propolislerinde yüksek miktarda aromatic asit ve bunları yan ürünleri ki bu maddeler anti-bakteriyal ve anti-mikrobiyal etkiye sahip olup, bunun yanında tümör ve tümör metastasına karşı etkisi olan kafeik asit tespit edilmiştir. Brezilya’dan ve Japonya’dan toplanan propolis örnekleri ile karşılaştırıldığında Türkiye propolislerinde daha yüksek miktarda Flavanon miktarı tespit edilmiştir. Yüksek miktardaki flavonoidler propolise canlı organizmalarda radikal reaksiyonları düşürerek anti oksidant özelliği kazandırmaktadır. Bu çalışma sonuçları Türkiye propolisinin tıpta, dişçilik uygulamalarında ve kozmetikte kullanılabileceği durumunu teşvik etmektedir.
UYSAL VE VARROA'YA DİRENCLİ AFRİKA MELEZ ARILARI
Tuğrul GİRAY
Biyoloji Bölümü, Porto Riko Üniversitesi, Porto Riko
Amerika kıtasındaki "katil" Afrika melez arılarının zıttına, Porto Riko'da "uysal" Afrika melezi arılarını belirledim. Tüm Amerika kıtasına yayıldıktan sonra Afrika melez arıları 1994'te bir karayip adası olan Porto Riko'ya geldiler. Bulgularım çevre koşullarının davranış üzerine etkisinin önemini göstermektedir.
Bu konuşmada, önce Afrika melez arılarında savunmaya (hırçınlık) zıt gidebilecek yaşam özelliklerini gözden geçiriyorum. Sonra Porto Riko adasında doğadaki arı topluluğunu, özellikle Afrika melezlik derecesi ve savunma davranışına odaklanarak inceliyorum. Bu arılarda Varroa destructor akar istilasını ve bu akara karşı olası direnç mekanizmalarını da inceliyorum.
Porto Riko'daki doğal arı topluluğu ana tarafından tam olarak Afrika’lıdır. Ama topluluğa Avrupalı arı genleri de karışmıştır. Bu arılarda savunma (hırçınlık) azalmıştır, uysal Avrupalı arılar gibi davranmaktadırlar. Bu uysal davranış tarlacılık ve bal depolama ile savunma arasındaki zit dengeye bağlanabilir. Adadaki Afrikalı arılar uysal olmakla birlikte Varroa akarına karşı dirençlidirler. Temel direnç mekanizması arıların Varroa'yı "kırmasıdır" (bit kırmak, bitlenmek gibi).
Sonuç olarak, tarihi ve yerel koşullar saf ırklarda birlikte bulunmayan, arıcılık açısından tercih edilen özelliklerin melez arılarda birleşmesini sağlayabilmektedir. Bu çalışmanın sonuçları yeni ortamlara getirilen canlıları etkileyen oluşumları anlamak açısından da önemlidir.
BALARILARINDA SEÇİCİ ISLAH, HASTALIK VE PARAZİTLERE KARŞI DİRENCİN İYİLEŞTİRİLMESİ
Marina MEIXNER
Entomoloji Bölümü, Washington Devlet Üniversitesi, Pullman WA, USA
2001 yılında Washington Devlet Üniversitesi’nde başlatılan ıslah ve seleksiyon programı ile balarılarında parazitlere karşı yüksek direncin oluşturulması bunun yanında da arıcılık için önemli diğer karakterlerin örneğin Kuzey Amerika’da kışlatma kabiliyeti, uysallık ve bal üretiminin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Başlangıçta, ana arıları ABD içerisinde dağılmış olan ticari ana arı üreticilerinden satın alınıp ülkedeki genetik çeşitlilik oluşturulmuştur. Seçilecek karakterlerin ilk analizleri sonucunda ana arı ve erkek damızlıklar seçilmış ve bunlardan kız kardeş kolonileri oluşturulmuştur. İzole bir lokasyonun seçimi ile çiftleşme arılığı oluşturulup yabancı erkeklerin var olup olmadığı belirlenmiştir. Daha sonraki nesiller ise aile düzeyi seleksiyonu ile oluşturulmuş ve şu anda WSU’da 8 farklı alt soyun devamı sağlanmıştır.
Islah programı boyunca, katı bir şekilde sürdürülen dondurup öldürme testi ile hijyenik davranış arttırılmıştır şu anda nektar yokluğunda bu test rutin bir şekilde ve cevap alma süresi düşürülerek (24 saat) uygulanmaktadır. 2006 yazında, bir sonraki nesil için seçilen ana arı ve erkek damızlık kolonileri 24 saat sonrasında >%95 gibi bir hijyenik davranışa sahipti. Bunun sebebi, Islah programının başlangıcında Amerikan yavru çürüklüğü için antibiyotik tedavisinden vazgeçilmiş, 2005 sonbaharında ise seçilmiş stoklardaki bit düzeyinin düşmesine bağlı olarak, Varroa bitinin ABD’ye gelişinden beri ilk defa bu bite karşı ilaç uygulaması sona erdirilmiştir.
AZERBAYCAN’DA DAĞILIM GÖSTEREN APIS MELLIFERA L. ALTTÜRLERİ VE BU ALTTÜR POPULASYONLARININ BİYOLOJİK KARAKTERİSTİKLERİ
Rauf SULTANOV
Biyoloji Bölümü, Azerbaycan
Bu çalışmada Azerbaycan’daki balarısı alltür kompozisyonu ve bunlara ait belirgin biyolojik özellikleri belirlenmeye çalışılmıştır. Azerbaycan’da kafkas arısının iki alttürünün (A. m. caucasica Worb and A. m. caucasica Flova) yayılış gösterdiği belirlenmiş ve A. m. caucasica Worb’un genellikle Büyük ve Küçük Kafkas dağlarının tepelerinde yaşadığı tespit edilmiştir. Diğer yandan A. m. caucasica Flova ise Azerbaycan’in Nahcivan bölgesinde yayılış gösterdiği tespit edilmiştir. Daha detaylı populasyon düzeyindeki ayrımlar ise biyolojik karakteristiklerine göre yapılmıştır. Buna göre bahsedilen ilk alttür iki ayrı populasyona ayrılmıştır bunlar sırası ile Wobagtensis Sultanov ve Wonagkendica Sultanov’dur. İkinci alttür ise üç ayrı populasyona bölünmüş ve isimleri Aserbajdzanica Sultanov, Talischica Sultanov ve Nachitshevanika Sultanov’dur.
ARICILIK İÇİN ÖNEMLİ BİR ÜRÜN: APIS MELLIFERA CAUCASICA ARI SÜTÜ
Prof. Vasily N. KRYLOV, Dr. Sergei S. SOKOLSKY
Nizhny Novgorod State Univ. N.I. Lobachevsky, Nizhny Novgorod,
Bee Honey Farm "Krasnopolyanskoye" Russian Academy Agricultural Sciences, Sochi, Russia
Günümüzde tüm dünyada arı sütünün kabul görmesi ve yoğun bir şekilde kullanımı gerçekleşmektedir. Bu onun arı sütü olarak kullanılan tek karakteristik özelliğine bağlıdır böylece insanların sağlıklı yaşaması yanı sıra korunma ve hastalıkların tedavisi için hazırlanmaktadır. Çin, Brezilya, Japonya gibi ülkelerde proses edilmekte ve yıllık olarak binlerce ton arı sütü satılmaktadır. Bu çalışmamızda kafkas arı sütü analizi gerçekleştirdik. Bu çalışma diğer arı çeşitlerinin tüm karakteristik bileşenlerinden oluşturduğunu göstermektedir. Deneysel ve klinik olarak gerçekleştirdiğimiz çalışmalar, bu arı sütünün ve onun temel olarak hazırlanmasının spesifik karakterlere sahip olduğunu ve hastalıkların iyi tedavi edilmesini sağladığını göstermektedir. ("Mellifera (2002) (4) p.58-61 and (2004) (7) p51-56). Arıcılıkta arı sütü üretimi için arıcılığın gelişmesini engellemeyen ve arı sütü ile ilgili karakteristik özellikleri koruyan alınması, saklanması için teknoloji geliştirilmiştir.
RUSYA’DAKİ APIS MELLIFERA CAUCASICA GENOTİPLERİ
N.I. KRIVTSOV, S.S. SOKOLSKY
Bee Honey Farm "Krasnopolyanskoye" Russian Academy Agricultural Sciences, Sochi, Russia
Apis mellifera Caucasica Kafkas dağlarının vadilerinde yaşamaktadır. Bu balarısı hakkındaki ilk veriler Pallas tarafından 1773 yılında verilmiştir. Bu alttürün çalışmalarına daha sonra Rus bilim adamları A.M. Butrelov (1877), N. Shavrov (1893), G.A. Kozhevnikov (1898) çok büyük katkı sağlamış ve K.A. Gorbachev bütün hayatını bu ırkı çalışmaya adamıştır. Günümüzde ise bu ırk 40’dan fazla ülkede bilinmektedir. Bu ırkın dil uzunluğu diğer ırklarla karşılaştırıldığında daha uzundur ve 7.2 mm ye kadar uzunluk gösterir. Bu uzun dil derin çiçeklerden (örneğin Trifolium repens) bile nektar toplamasına olanak sağlar. Bu ırkın bireyleri çok sakin olup, kovan bakımı sırasında dahi petek üzerinde durmakta ve kendi işlerine devam etmektedir. Koloni bireyleri yeni bir bal kaynağı bulunduğunda çok aktiftir ve çiçek açma zamanında mümkün olduğu kadar çiçeği ziyaret ederler. Çevredeki kaynak azaldığında dahi bu arılar mümkün olduğunca nektar toplarlar. Bu ırkın arıları düşük oğul verme eğilimindedir. Rusya’da dağılım gösterdiği alanlarda bu ırkın birçok ayrı coğrafik populasyonu (megresky, abhaskaya, kartalinskaya, imeretinskaya, kabahtapynskaya, huryskaya) bulunmakta ve bu ırkın genetik zenginliğini arttırmaktadır. “Krasnopolanskaya” araştırma istasyonu yoğun bir şekilde seleksiyon çalışmalarına ana arı üretimine devam etmektedir. Her yıl 100.000 kraliçe üretimi gerçekleştirilmektedir. Bu arı çeşitliliğinin korunması için izole olmuş vadiler ve erkek arı spermi dondurulup saklanmaktadır. Rusya’da bu ırk A. m. mellifera’da sonra ikinci sırada bulunan en önemli ırktır.
HİJYENİK DAVRANIŞ: BALARISI ISLAHINDA ÖNEMLİ BİR GENETİK KARAKTER
Walter S. SHEPPARD
Entomoloji Bölümü, Washington Devlet Üniv., Pullman, WA 99164-6382
Balarılarının salgın bakteriyal hastalıklara karşı dirençliliği kovan içerisindeki hijyenik davranışlarına atfedilebilir. Gerçekten de bazı işçi arıların aktivitelerinde hastalıklı yavrulu çerçeveleri belirleyip kovandan uzaklaştırmaları “Hijyenik davranış” olarak isimlendirilmiştir.
Doğal balarısı populasyonlarda hijyenik davranışın oluşmasında çok farklılıklar olmasına rağmen, ıslah çalışmaları bu karakterin yüksek oranda kalıtsal olduğunu göstermiştir. Yakın zamanda, hijyenik davranış tespiti için geliştirilen bir çok test balarısı ıslahçılarının seçilmiş stoklarda bu davranışın arttırılmasına olanak tanımıştır. Bu testlerin ortak yanı öldürülen bir parça yavrulu alanın koloniden temizlenme hızının hijyenik davranış oluşma düzeyinin bir belirteci olarak kullanılmasıdır.
Yakın zamanda, balarılarının hem Amerikan yavru çürüklüğüne (sorumlu ajan: Paenibacillus larva) hem de balarısı biti Varroa destructor karşı dirençliliği bir yada daha fazla hijyenik davranış şekli olduğu gösterilmiştir. Parazitik bit söz konusu olduğunda, SMR (bit üremesinin engellenmesi) karakterine sahip balarılarının bit ile bulaşık kapalı gözleri tespit etme kabiliyetine sahip olduğu ve aynı zamanda bu gözleri açıp temizlediğidir. Washington Devlet Üniversitesi’nde devam eden balarısı ıslah programında (Dr. Meixner’in konuşması) hijyenik davranış için seçilim sonucunda koloniler tarafından dondurulma sonucu öldürülen yavrulu alanın kovandan uzaklaştırılma süresi anlamlı bir şekilde düşmüştür. Bu konuşmada arıcılar için ıslah çalışmalarında hijyenik davranışın seçilimi için uygulanabilecek farklı metotlar gözden geçirilecek ve hijyenik davranış, hastalıklar ve bitler arasındaki ilişki ve seleksiyon işlemi süresince ihtiyaç olan genetik çeşitliliğin bulunması gerekliliği vurgulanacaktır.
BALARISI KOLONİLERİNDE EKONOMİ VE OPTİMİZASYON
Karl CRAILSHEIM
Zooloji Enstitüsü, Karl-Franzens-Üniversitesi-Graz
A-8010 Graz, Universitätsplatz 2, Avusturya
Başlangıçta balarısı kolonileri kaynaklarını dikkatsizce kullanırlar. Kış şartlarını aktif olarak geçirebilmek için büyük miktarlarda karbonhidrat tüketirler ve uçma performansı için harcadıkları bal miktarı da çok fazladır. Toplanan nektarın çoğu yavrulu çerçeveleri ısıtmak ve gelişim süresini hızlandırmak içindir. Isıtma sadece yavrulu çerçeveler için değil kendi aktiviteleri (örneğin uçma) için de gereklidir. Balarıları uçmak için yüksek vücut sıcaklığına ulaşmaları gerekir, ve buna yavrulukları ısıtma kadar enerji harcarlar. Sıcaklık her zaman yüksek tutmak zorunda değildir, sıcak iklimlerde kovanı serinletmekte gerekmektedir. Yavrulu çerçeveler düşük sıcaklığa duyarlı olduğu kadar yüksek sıcaklığa da duyarlıdır. Bu durumda su toplama için harcanan enerji nektar toplamanınki kadar olacaktır ve tarlacı arıcılar için su toplama daha risklidir.
Bununla beraber, kovanın savunması yüksek bir ücret gerektirmektedir ki memeli bir hayvan saldırdığında yüzlerce arı ölmekte ve bu kadar miktar arının yenilenmesi gerekmektedir. Koloni genlerini bir sonraki nesile aktarabilmek için yüzlerce erkek arı üretmesine rağmen sadece çok azı başarılı olmaktadır. Aynı ilişki ana arı üretiminde daha iyi olmasına rağmen yine de ihtiyaçtan daha fazla ana arı üretilmektedir. Koloninin üremedeki başarısı oğul vermedir. Ilıman bölgelerde yukarıda bahsedilen tüm enerji ihtiyacı yılda bir ya da iki oğul verme için kullanılmaktadır. Böyle olmasına rağmen balarıları evrimleri boyunca son derece basarılı olmuş ve tüm bu enerji sarfiyati anlamlı gibi görünmektedir.
Doğal şekli içerisinde analiz edildiğinde, balarıları oğul üretmede ve besin toplamada örneğin nektar, polen su gibi, çok ekonomiktir. Bunların toplanması ve yönetilmesi koloninin büyüklüğüne, farklı cinsiyet oranına, sezona, çevresel sıcaklığa, hastalık ve parazitlere aynı zamanda balarılarının tükettiği kaynakların kalitesi ve dağılımına bağlıdır. Koloniler besin darlığına ve doğadaki mevcudiyetine karşı son derece hassastır. Besine ihtiyaç duyulduğunda daha fazla tarlacı sağlayabilir ya da besin toplamadaki görevlerini nektar toplamadan bir saat içerisinde polen toplamaya çevirebilirler.
Balarıları yavru üretiminde inanılmaz esneklik gösterir. Ana arı çok büyük miktarlarda yumurta üretebilir ve işçi arıların yumurtanın atılması mı yoksa gelişmesi gerektiğine karar verir. Hatta eğer gerekirse larvaların büyük bir kısmı yenilerek protein azlığında yaşaması için izin verilen yavrular için besin olarak kullanılabilir. Besin toplama ve yönetimi ve yavru üretimi yönetimi analiz edilip bunlarla ilgili bazı modelleme yaklaşımları tartışılacaktır.
BALARILARININ (APIS MELLIFERA LIGUSTICA) ÇİÇEK RENGİ, ÖDÜL VE ÇİÇEKTE ÇALIŞMA ZAMANINDAKİ DEĞİŞİMLERE BAĞLI DAVRANIŞLARI
Harrington WELLS
Biyolojik Bilimler, Tulsa Universitesi, Oklahoma, USA
Bu çalışmada açık alanda çalışan bal arılarında mavi-beyaz, mavi-sarı yapay çiçekler üzerinde ödül farkı, çalışma zamanı değişimleri ve çiçek renklerinin karar verme aşamasında etkileri test edilmiştir. Çiçekler farklı derinlikte ve farklı çalışma zamanı gerektirecek şekilde düzenlenip değişen şeker konsantrasyonları ile alternatifli olarak verilmiştir. Alına sonuçlar balarılarında yayılma davranışının çiçek renklerine bağlı olup sınırlamaların karar verme aşamasında önemli bir faktör olduğunu öneren bir yayılma modelini desteklemektedir. Testlerde 2ml ve 6ml ödül miktarları kullanılmıştır. Çalışmada çiçeklerde çalışma zamanı çiçek renkleri ile ilişkilidir ve yayılma davranışı çiçeğin durumu ve yapısına bağlı görünmektedir. Balarıları mavi sarı çiçekler üzerinde test edildiğinde çiçeklerde çalışma zamanı hesaba katılmadan bazı arılar mavi, bazı arılar sarı çiçeklere bağımlılık göstermektedirler. Arılar mavi beyaz çiçekler üzerinde test edildiğinde ise bu durumda daha fazla çalışma zamanı geretiren çiçeklerden kaçınmışlardır. Arılar çiçek derinlikleri ve buna bağlı olarak şeker konsantrasyonları daha yüksek ve daha fazla net enerji bulunduran derin çiçekleri tercih etmek yerine daha düşük konsantrasyonlu derin olmayan çiçekleri tercih etmektedirler. Bu sonuçlar yayılmacı arıların mavi beyaz yapay çiçeklerde ödül ve çalışma zamanı ile test edildiklerinde net enerji değerlendirmesi yapmak yerine karşılaştırmalı bir method kullandıklarını göstermektedir.
ARICILIK VE SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM
Nicola BRADBEAR
APIMONDIA Arıcılık ve Kırsal Kalkınma komisyonu Başkanı
Bees for Development, Troy, Monmouth NP25 4AB, UK
Arıcılık kırsal çevredeki insanlara doğal kaynaklardan gelir elde etmek için değerli ve uygulanabilir bir fırsat yaratmakta ve aynı zamanda arılar tarafından gerçekleştirilen tozlaşma ile biyolojik çeşitliliğin devamını sağlamaktadır. Arıcılığın sürdürülebilir bir yaşama ulaşması sadece doğal kaynakların yeterli ve gerekli bir arıcılık yanında sürekliliğin sağlanması için beş kaynağa da ulaşımı gereklidir. Bunlar; doğa, insan, fiziksel, sosyal ve finansal kaynaklardır. Örnek olarak ise dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan Zambia’daki ormanlarda yaşayan arıcıların iyi organize olmuş grubu verilecektir. Oluşturulan kooperatif ürünleri için Avrupa Birliği’nde başarılı bir market bulmuştur. Bu yörede bulunan izole yerlerdeki arıcılar bile günümüzde çok uzak bölgelerdeki aktiviteler ve kurallardan etkilenmektedir: Avrupa Birliği gereksinmeleri çerçevesinde yapılan balda kalıntı analizlerinde, Zambia Orman Balında doğal olarak Streptomisin bulunmuştur.